Kadın-Erkek Karışık Toplantı-Görüşme Meselesi

erbakan-meseleyi-temelden-almak

Meseleyi en temelden alıp anlatmak istedim. Zaten kapak fotoğrafı olarak koyduğum Erbakan hocayı anlatan yıllık fotoğrafı bunun içindir. Ancak o zaman sağlam bir şekilde anlaşılacağına inandım. Bu yüzden de en temelden meseleyi anlatmaya çalıştım.

Dinimizin üstünde durduğu temelleri anlatarak başlamak istedim. Bu temelleri bildiğimizde meseleyi idrak edip kabullenmesi çok daha kolay olmaktadır. İtikad olarak dinimizin temellerine sımsıkı yapıştığımızda hiç sağdan soldan fetva arayıp işin çıkar yolunu bulmaya çalışmanın gerekli olmadığını anlıyor insan. O yüzden öncelikle dinimizin temelleri ve itikadi temellerimiz üstünden başlayarak meseleyi anlattım.

Gayret bizden, Tevfik Allah’tan.

İslam dinimiz 4 temel üzerinde yükselir.

  1. Kur’an-ı Kerim
  2. Sünnet-i Seniyye
  3. İcma
  4. Kıyas

Kur’an-ı Kerim’i Allah indirmiştir. Uygulamak zaten tartışılmazdır.

Sünnet, Muhammed Mustafa Sallalahu Aleyhi ve Sellem’in yaptıkları, yaptırdıkları, yapılmasını tavsiye ettiği işlerden oluşur.

İcma, kelime anlamı olarak toplanmak, hep beraber karar vermek demektir. Peygamber Efendimiz Aleyhisselam’ı en iyi anlayan nesil olan ve Kur’an tarafından Tevbe Suresi 100. Ayette övülmüş olan Sahabe efendilerimiz Radiallahu Anhum Cemian tarafından yapılan iştir. Buna İcma-i Sahabe denir. Bunun dışında müctehid alimlerin icması da dinimizin temellerindendir.

Kıyas ise dinimizin temel hükümlerinin kabul edilip sonradan ortaya çıkan durumlarda önceki din hükümlerinden yola çıkarak yeni çözümler üretme işidir. Bu işi de ancak müctehid alimler yapabilir.

Bu 4 temelden Kuran ve Sünnet değişmezdir ve kabulü zorunludur. Aynı şekilde İcma da kabule zorunludur. Çünkü dini en iyi bilen kişiler olan müctehidlerin birleştiği bir konuda diğerlerinin ağzını açmaya hakkı yoktur.

Kıyas konusunda da ancak ve ancak yine bir müctehid’e dayanmak zorundayız. Müctehidler farklı zamanlarda farklı kıyaslar yapmış olabilir. Bu onların bereketindendir. Ancak biz onların hiçbirinden aykırı görüş sahibi olamayız. Çünkü onlar bütün ömürleri ne kadarsa tam olarak o kadarını Allah’ın kitabını ve Sünnet’i öğrenmeye adamış insanlardır. Dolayısıyla belli konularda bir müctehid’in görüşünü benimsemek zorundayız.
Örneğin ben Türkiye’deki çoğunluk gibi Maturidi ve Hanifi’yim. Yani bu alimlerin görüşleri neyse benim görüşüm odur. Sebebi de dünyadaki herkes gibi onların tırnağı kadar din bilmiyor oluşumdandır.

Bu 4 temel zaten dinimizin neredeyse hepsini kapsar. Başka bir alimin deyişiyle dinin %98’i bu 4 temel ile tamamlanmış olur. Yani bugün büyük artistliklerle piyasaya çıkıp sırf aykırılık olsun diye sorulan sorular zaten yüzlerce yıl önce cevaplanmış sorular. Sadece cevabını bilene sormak gerekiyor.

Kalan kısım da ufak meselelerden oluşur ve mevcut din alimlerimiz tarafından çözülmüş, bir sonraki nesilde de yeniden o güne göre çözülecek meselelerdir. Genellikle üstünde durmanın çok gerekmediği uç konulardır.

Neden Yaşıyoruz?

Cevabı çok net şekilde Allah’ın rızasını kazanmak içindir. Yukarıda bahsettiğimiz 4 temel Allah ve Resulünün bizlerden istediği temel ayaklardır. Bu temel hususlara uyarak yaşadığımızda Said Nursi’nin meşhur sözündeki gibi yaşarız. Yani “Helal daire keyfe kafidir.” Dinimizi çok güzel ve olması gerektiği gibi yaşarız. Hiçbir zorlama olmadan, sadece Allah’a boyun eğerek ve sadece Resulüne itaat ederek. İcma ve kıyasa riayet ederek. Çünkü zaten icma ve kıyas, Allah ve Resulullah Aleyhisselam’ın hükümlerinden hareketle oluşturulmuştur.

Allah ve Resulüne itaat eden huzur bulur, zafer bulur, cennet bulur. Kural nettir. Allah’ın koyduğu bu kuralın ötesi yoktur.

Önemli olan Allah’ın Yardımı

Günümüzde İslam’ın bir devleti yok. O yüzden Allah ve Resulüne tam manasıyla ne kadar istersek isteyelim itaat edemiyoruz. Allah faizi yasaklamışken devletin ekonomik sistemi faiz üzerine kuruluysa faizin tozu toprağı elimizdeki paraya bulaşıyor demektir. Biz faiz alıp vermesek bile. Dolayısıyla biz ne kadar İslam’ı yaşarsak yaşayalım, İslam devleti olmadığı sürece asla tam manasıyla yaşayamayız.

Faiz sadece misaldi. Örnek çok.

Biz yaşayamadığımız için ancak elimizden geleni yapıyoruz. Elimizden geleni yaparak Allah’a itaat ediyor ve geri kalan kısmı da tamamlamak için dua ediyoruz.

Tarih boyunca İslam büyük zaferler kazanmıştır. En kolay hatırlananları savaş meydanlarındaki zaferlerdir. Bu zaferlerin kaynağına baktığımızda ise iki ana unsur görüyoruz.

  1. Çok çalışmak
  2. Allah’ın yardımı

Mesela kafirin kazandığı zaferlerde ikinci unsuru göremezsin. Ama bu sefer Müslümanlar arasında 1. unsurun hiç yapılmadığını görürsün. İki tarafın da çok çalıştığı durumlarda ise her zaman Müminlerin zaferi vardır. Çünkü Müminler çalışırsa 1 değil 2 puan kazanırlar ve her zaman 2-1 yenerler.

Ama öyle kuru kuruya çalışmak değil bahsettiğimiz. Tabii ki Allah’ın emir ve yasaklarını yerine getirerek çalışmak. Allah’tan yardım isteyerek çalışmak. Sadece çalışma işini kafir de yapıyor. Bizim farkımız dinimiz.

Yani Müminlerin zafer kazanması için yegane hedefi Allah’ın rızasıdır. Zaten bu bahsettiğim sadece dünyadaki zafer içindir. Ahiretteki zaferi kazanmak için başka hiçbir yol yoktur. Asıl amacımız da ahirettir. Dolayısıyla dünyada zafer kazanmak istesek de istemesek de çalışmak ve Allah’ın emirlerini yerine getirmek zorundayız.

Allah’ı memnun etmek

Allah’ı memnun etmek ancak Allah’ın emir ve yasaklarına uyarak olur. İslam’ın önceliği haramdan korunmaktır. Yani haramları işleyip başka bir mümini haramdan kurtarmaya çalışmak diye bir şey yoktur. Önce kendin haramdan korunursun ve harama elinden geldiğince yaklaşmazsın. Eğer harama yaklaşmadan harama batmış kişileri kurtarabiliyorsan da kurtarırsın.

Allah’ın memnuniyeti ancak emir ve yasaklara uyarak olur.

Neden İhtilat Olmamalı

İhtilat, kelime anlamı olarak karışmak, karışıklık demektir. İslam literatürüne yüzyıllar önce girmiş bir mesele. Yani yeni çıkmış değil önce bunu söylemeliyim.

Bu kelime karışıklığı ifade etmek için kullanılmıyor. Bu kelime özel olarak kadın ve erkeğin aynı ortamda karışık olarak bulunması hakkında kullanılan bir kelime. Yani namahrem kadınlar ile erkeklerin aynı ortamda karışık olarak bulunmasına ihtilat deniyor.

Bu mesele genel kabulü herkesin bileceği bir meseledir. İslam dini namahrem kadın ve erkeklerin haşır neşir olmasını, birbiriyle sıkça ve gereksiz görüşmesini tasvip etmemektedir.

Buna verebileceğimiz en temel örnek haremlik selamlık uygulamasının yüzyıllardır İslam’da var olmasıdır. Kimilerinin iddia ettiği gibi Osmanlı zamanında İslam uygulamasına girmiş değildir. Bu uygulamanın Efendimiz Sallalhu Aleyhi ve Sellem zamanında yapıldığını şu Hadis-i Şerif’ten anlıyoruz:

“Ümmü Seleme radiallahu anha’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Ben Meymûne ile birlikte iken Rasûlullah Sallalhu Aleyhi ve Sellem’in yanına gözleri görmeyen Ümmü Mektum isimli kişi gelerek girdi bu olay örtünme ayetleri geldikten sonra idi Rasûlullah Sallalhu Aleyhi ve Sellem bize ona görünmeyin ve ondan sakının buyurdu. Ben de “Ey Allah’ın Rasûlü! O gözleri görmez ve bizi tanıyamaz” dedim. Rasûlullah Sallalhu Aleyhi ve Sellem : “Sizde mi körsünüz, onu görmüyor musunuz?” buyurdu. (Tırmizi, Sünen, Edeb, 2778 nolu hadis)

Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.”

Hadis’in internetteki kaynağı: http://www.enfal.de/tirmizi/49.htm

Bu hadisde Efendimiz Aleyhisselam kendi eşlerine kör birisinden saklanmalarını emrediyor. Yani haremlik selamlığın sadece erkekler için olduğu olgusu da yanlış. Kadınların da erkekleri dikkatlice görüp gereksiz yere aynı ortamda bulunması yanlış.

Kaldı ki delilimiz sadece Hadis değil. Direk olarak ayet de var bu konu da.

Azhab Suresi 53. Ayet Diyanet meali:

“Ey iman edenler! Yemek için çağrılmaksızın ve yemeğin pişmesini beklemeksizin (vakitli vakitsiz) Peygamber’in evlerine girmeyin, çağrıldığınız zaman girin. Yemeği yiyince de hemen dağılın. Sohbet için beklemeyin. Çünkü bu davranışınız Peygamber’i rahatsız etmekte, fakat o sizden de çekinmektedir. Allah ise gerçeği söylemekten çekinmez. Peygamberin hanımlarından bir şey istediğiniz zaman perde arkasından isteyin. Böyle davranmanız hem sizin kalpleriniz, hem de onların kalpleri için daha temizdir. Allah’ın Resûlüne rahatsızlık vermeniz ve kendisinden sonra hanımlarını nikâhlamanız ebediyyen söz konusu olamaz. Çünkü bu, Allah katında büyük bir günahtır.”

Alimler bu ayetin “perde arkasından isteyin” kısmını sadece peygamber hanımlarını kapsayacak şekilde olmadığını belirtmiştir. Bu kısım Ümmet’in bütün kadınlarını kapsamaktadır. Bunun uygulamasını da kadın sahabelerin hadis rivayet ederken perde arkasından hadis rivayet etmeleri olmuştur.

“Kadınların en hayırlı mescidleri evlerinin köşesidir.” 

[Ahmed b. Hanbel, Müsned, VI, 297]
Kaynak: [1]

Bu Hadis-i Şerif de kadınların dışarıdaki aktif hayattan çok evlerinin ekseni etrafında bir hayat yaşamalarını buyurduğu mantıktaki Hadislerdendir. Erkekler için mescidde namaz kılmak neredeyse vacip olacakken, kadınlar için en hayırlı olan evlerinin köşeleri oluyor.
Bakın evleri bile değil. Evlerinin köşeleri. Yani kendi öz evinde bile en köşede ibadet etmesi gerektiğini belirtiyor Efendimiz Sallalahu Aleyhi ve Sellem.

Âîşe radiallahu anha, Emeviler döneminde kadın ve erkeklerin karıştığını görünce şöyle dedi. “Rasûlullah Sallalahu Aleyhi ve Sellem, kadınların böyle yaptığını görseydi, tıpkı İsrailoğulları kadınlarının camiden men edildiği gibi, onları camiden alıkoyardı.”

[Buhârî, Sahih, Ezân, 163]
Kaynak:[2]

Yazımın başında bahsettiğim gibi, Efendimiz Aleyhisselam’ı en iyi anlayanlar tabii ki en yakınında olanlardı. En iyi anlayanlar içinde de en iyi anlayanlardan birinin de eşi Aişe Radiallahu Anha olduğu muhakkak. Özellikle kadınlarla alakalı meselelerde Aişe annemiz bir nevi uzman. O, Efendimiz Aleyhisselam böyle yapardı demişse demek ki gerçekten orada olsaydı öyle yapardı.
Mevzubahis mekan da herhangi bir toplantı salonu, davet, organizasyon değil dikkat çekerim. Mevzu bahis olan camiler.

Efendimiz Sallalahu Aleyhi ve Sellem bir gün camiden çıkarken, erkek ve kadınların birbirine karıştığını görünce, kadınlara seslenerek; “Çekilin! Yolun ortasında gitmeye hakkınız yoktur, yolun kenarlarında yürüyün” dedi. Bunun üzerine kadınlar duvara bitişik yürümeye başladılar öyle ki elbiseleri duvara takılıyordu.

 [Ebû Davud, Sünen, Edeb, 179]
Kaynak:[3]

Burada da sadece mescid için olmayan, dışarıda sokakta dahi kadınlarla erkeklerin aynı yolda yürürken dikkat etmesini anlıyoruz. Bırakın aynı ortamda bulunup saatlerce istişare ederek ortak kararlar almak beri dursun. Mevzu sadece yolda yürümek.

Camide namaz kılmaya gelen kadınlar erkeklerle karışık değil, onların arkasında saf tutarlar ve namazdan sonra erkeklerle ihtilât etmesinler diye, Rasûl-i Ekrem Sallalahu Aleyhi ve Sellem selâm verince ayağa kalkmadan önce bir miktar yerinde durur, kadınlar kalkıp gittikten sonra kalkar ve erkekler de ondan sonra kalkarlardı.

[Buhârî, Sahih, Ezân, 163]
Kaynak:[2]

Yani kadın erkek karışık bulunup toplantı yapanların savunmalarından birisi olan: “Efendimiz zamanında da kadınlarla erkekler camide karışıktı”
Hayır efendim. Değildi. Efendimiz Aleyhisselam zamanında kadınlarla erkekler mescidde birbirlerini neredeyse görmüyorlardı. Namaz bittikten sonra zaten en arka safta olan ve görünmeyen kadınların gitmesini erkekler bekliyor ve ondan sonra arkalarını dönüyorlardı. Yani ne karışıklık vardı, ne yüzünü görme vardı, ne haşır neşir konuşma vardı. Sadece namaz kılıyorlardı ve birbirlerinin yüzünü dahi görmüyorlardı. Bu tedbir Efendimiz Aleyhisselam zamanında alınmış bir tedbir idi. O dönem öyle yapılmış. Daha sonra Raşid halifeler zamanında mescid çok kalabalık ve kontrol edilemez bir hale gelince araya perde çekildi. Başta bahsettiğimiz gibi bunu Raşid halifeler yapmış olduğu için dinimizin kaynağını oluşturuyor.
Nisbeten küçük ve kontrol edilebilir olduğu bir dönemde Efendimiz Aleyhisselam basitçe arkanızı dönmeyin dedi erkeklere ve kimse dönmedi. Ama mescid büyüyünce, cemaat farklılaşınca bu sefer araya perde gerildi.
Yani;
Amaç: Kadınlarla erkeklerin hiçbir yerde birbirine karışmaması.
Çözüm: Şartlara göre.

Şimdi soruyorum, hangi halife, hangi sahabe kadın erkek karışık toplantı yapmış da Özbekistan’dan İspanya’ya kadar topraklar fethedilmiş? Şimdinin şartlarıyla kadınlar olmadan olmaz deniyor. O zamanın şartları çok mu iyiydi de toplumu buna göre şekillendirdiler? Sahabeler Persleri ezip geçerken hangi büyük savaş makineleri vardı da ezip geçtiler Rüstem’i? Ya da hangi sistem onların oralara gidip fetih yapmasını onayladı da onlar fetih yapabildi? Mesele kimin ne düşündüğü değil. Mesele kaç kişi toplanıldığı değil. Mesele çok becerikli olmak da değil.
Onlar Allah’ın emirlerini uyguladılar. Zafer onlara kendi ayağıyla geldi.

Bakın yanlış anlaşılma olmasın. Kadın ve erkek yan yana gelemez demiyorum. Zaten dinimiz de bunu demiyor. Benim demek istediğim aynı ortamda, birbiriyle çok rahat ilişki kurulup malayani sohbetin olabileceği ortamda bulunmaması gerekir diyorum. Yoksa aynı sokakta da yürür kadın ve erkek, aynı camiide de namaz kılar. Efendimiz Aleyhisselam’ın kadınların camiye gelmesini tavsiye ettiği Hadis-i Şerifler de mevcuttur.

Burada ana fikri kaçırıp detaylara takılmayı istemiyorum. Ana fikrimiz kısaca şudur:
Kadın ve erkek, birbirleriyle ayrılması için gerekli tedbirler alınmamış ortamda oturamaz. Bu ortam illa perdeyle örtülmeli gerek demek değil.

Misalen; Kadınlar ve erkekler aynı salonda oturup bir etkinliği izlerler. Ama kadınlar bir tarafta oturur erkekler diğer tarafta. Salon tıklım tıklım olsa bile ara boşluklar ihtilat riskine karşı doldurulmaz. Kadın girişi ayrı olur erkek girişi ayrı olur. E böyle bir duruma tabii ki karşı olunamaz. Bunda bir sakınca yoktur.

Doğru Yöntem

Dönemin şartları ne olursa olsun. Bizim yolumuz Allah’ın kitabı, Allah’ın peygamberi, Allah’ın razı oldum dediği nesilin yoludur. Bu nesil ne yaptıysa biz de aynen yapmak zorundayız. Asıl amacı yerine getirerek bunu yapmak zorundayız. Yani biz kendimizi koruyacağız ve günümüzde bir Mümin nasıl yaşamalıysa öyle yaşayacağız. Zaferin Allah’tan olduğunu asla unutmayacağız. Ne kişi sayısı önemli ne fors önemli ne de makam mevki önemli. Zafer ancak inanan, Allah’a hakkıyla kulluk eden ve doğru yolda olanların üzerine olur. Zafer bu dünyada olmazsa da ahiret de olur hiç merak etmeyin.

Kimse kadınlara evinizde tıkılıp kalın demiyor. Allah Resulü Aleyhisselam da bunu demiyor. Zira kadınların ticaret yapması da helaldir. Ancak bunun belirli şartları vardır. Çarşıda pazarda gereksiz bulunmaz, ticari ilişkinin zorunlu kıldığı dışında hiçbir erkekle fazladan kelam konuşmaz.

Ümmet’i dünyaya hakim kılmak veya kılmamak Allah’ın bileceği iş. Biz sadece Allah’ın emrettiği şekilde çalışırız. Biz dünyaya hakim olamayız. Allah bizi istediği zaman tayin eder. O yüzden ne dönemin şartları, ne konjonktür ne de başka bir sebep bize takvalı olan yoldan saptırmasın.

Allah ihtilat ortamlarından bütün Ümmet-i Muhammed-i muhafaza etsin.

Allah’a hakkıyla kul olup hakkıyla bu dünyada yaşamayı ve huzuruna haramsız-günahsız gidebilmeyi nasip etsin.

Vesselam.

Kaynaklar:
1.
kadin-erkek-karisik-ortam-2

2.
kadin-erkek-karisik-ortam-4

(Hadis’in Devamı)

kadin-erkek-karisik-ortam

3.

kadin-erkek-karisik-ortam-3

Alakalı Yazılar

1 Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir