İsrail

Kendine Müslüman diyen herkesin heralde duyduğu zaman kalbinde hüzün duyduğu bir yerin adıdır Gazze. Bu duyduğumuz hüznün sebebi Gazzede yaşananlar ve Gazze’ye yapılanlardır. Gazze şuan çok çok büyük bir sorunun içindedir. Orada yapılanlara ‘sorun’ dememe kırılmayın; katliam, baskı, insanların gördüğü zulüm. Bunların hepsi çok çok büyük sorunlardır. Ve bu sorunların çözülmesi gerekiyor.

Sorunların çözümü ise genellikle dört aşamada olur
1- Sorunun varlığını kabul etmek
2- Sorunu ve sorunu çıkaranları anlamak
3- Çözüm yolları üretmek
4- En uygun çözüm yolunu hayata geçirmek.
Bu aşamalar her zaman işe yarar diye bir kural yok. Ama çözülen sorunlar hep bu yolla çözülmüştür.

Gazze içinse bu 4 aşamadan ikincisinde olduğumuz gözüküyor. Çünkü hem Filistin hem İsrail konusunda çok çelişkili ve yanlış bilgilere sahibiz. Ben de İsrail’i anlamak için herkesi gözünün önünde olan ama gözardı edilen durumları anlatacağım.

Öncelikle bu devlet nasıl kuruldu?
1. Dünya savaşından sonra Avrupada başa geçen Mussolini, Hitler gibi devlet başkanları öncelikle baskıcı rejimler kurdu. 2. Dünya savaşından hemen önce ve savaş sırasında özellikle Hitler Musevi/Yahudilere sistemli bir şekilde katliam yaptı. Hitler önce Almanyada, sonra sırasıyla kontrolünü ele geçirdiği Polonya ve Fransada bu politikayı devam ettirdi. Aynı şekilde İtalya ve İspanyada Hitler gibi sistemli bir katliam olmasada çok sıkı baskı ve yaptırımlar uygulandı. Diğer Avrupa devleti İngiltere ise kendi düşmanlarından zulüm gören Yahudileri ülkesine kabul etmedi. Zaten İngilterede fazla Yahudi nüfusu yoktu. Komünist Rusya ise dinine bağlı Müslümanlara yaptığı gibi dinine bağlı Yahudilerede yaptırımlar uyguluyor ve aynı şekilde zulmediyordu. Bu olaylarda yaklaşık 1.3 milyon(2 milyon değil) Yahudi/Musevi öldü.
Bu yapılanlarla birlikte çok zengin olan Yahudi aileleri toplandı. Bunların içinde bilinen Rockefeller, Rotshild gibi ailelerde vardı. Bu aileler birleşerek o dönemde bir kısmı Mısır’ın bir eyaleti konumunda olan, bir kısmı Ürdün’e bağlı olan Filistin bölgesinden toprak satın almaya başladılar. Bu satın almalar Mısır devletinin hem kasasını hem o dönemki yöneticilerinin ceplerini hızlı şekilde doldurduğu için sıkıntı çıkmadan gerçekleşti. Bu satın almalardan sonra çeşitli vakıf/derneklerle Avrupadaki Yahudiler organize edildi ve Filistine çağırıldı. Neredeyse tüm Avrupada zulüm gören Yahudilerin iki seçeneği vardı. Ya Amerika’ya gideceklerdi, ya da kutsal kitaplarında onlara vadedilmiş topraklar olan Kudüs ve çevresindeki yerlere yerleşeceklerdi. Onların dindar olanları vadedilmiş topraklara, olmayanları ise özgürlükler ülkesi Amerika’ya gitti.
Hızlı şekilde bölge Yahudilerle doldu. Satın almalar hiç durmadı. Sürekli devam etti. 1948 yılında Yahudiler bölgede İsrail devletini kurduklarını ilan ettiler. Ama sınırlarını sürekli genişlettiler. 1967 yılına kadar durmadan genişlediler. 1967’de yapılan 6 gün savaşlarından sonra ise Mısır, Suriye ve Ürdünden alınan topraklarla savaş öncesine göre toprak miktarı ikibuçuk katına çıkan İsrail, bölgede savaş gücü olarakta ne durumda olduğunu ispatlamıştır. Ardından yapılan ateşkes anlaşması ise şuan Arap devletleri tarafından kabul edilen sınırları çizmiştir.
1967 Sınırları. Üstte gördüğünüz Golan tepeleri hala Suriye ile ihtilaflıdır

20140719-012359-5039309.jpg

İsrail kuruldu. O dönem Türkiye uyudu. Peki şimdi ne durumdayız?
Aslında şuanda kendinizi İsrail devleti yerine koyarsanız yaptığı işler gayet mantıklı. İslam dünyasının aksine pek fazla söz dinlemeyen, Amerika’nın şımarık çocuğu konumunda olan ve BM’ nin kaygılanmasına, Türkiye’nin kınamasına, Filistinliler dışında diğer Arap halklarının kendisine lanet okumasına artık sanki sabah sporu gözüyle bakan İsrail, yaptığı işlerde kendi açısından gayet başarılı ve etkili şekilde yol katetmektedir.
Gazze ve Batı Şeria konusunda mevcut durumda neler olduğuna ve neler yapılabileceğine ilişkin yazımın devamını sonra yazmak istiyorum. Zira İbn-i Sinaların, Ebu Hanifelerin, Fatih Sultanların torunları olan şimdiki biz Müslümanlar, bir yazıyı okumadan önce sonuna kadar aşağısına inip ne kadar uzun olduğuna bakarız ve çok uzunsa okumayız. Diğer yazıma kadar selametle kalın, duanızı ve yardımlarınızı eksik etmeyin.

Alakalı Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir