Türkiye bu dünya arenasında güçleniyor, büyüyor, serpiliyor. Yüz yıllık bir devlet olup bu düzen içinde gelecekte önü parlak bir devlet olmaya çalışıyor. Peki bu nasıl olacak?
Dünya tarihinde “resmi” olarak en uzun dönem bu dönem. Hala işgaller, istilalar ve benzeri vakıalar yaşansa da sınırlar hep sabit.
Geçmişte devletler fetih ile büyürdü. Güçlü bir siyasi yapı güçlü bir aristokrasi ve askeriyeyi doğururdu. Ardından askerler ile fetihler yapar, aristokratlar ile fethettiğin yerleri yönetirdin ve güçlü bir devlet olurdun. Evet çok basit ve sığ bir tanım oldu ama işin özü bu. Bu tanım her zaman için de doğru değil tabi.
Yoksa Amerika’nın, Avrupa’nın yaptığı gibi kaynakların bol olduğu yerlere demokrasi götürmek hala var. Onlar bu fetihlerin bir devletin büyümesi için zorunlu olduğunu bildikleri için yapıyorlar. Fethetmek zorunlu ama fethettiğin yerlerde zulümler yapmak onların elinde. Onlar Müslüman değiller. O yüzden ‘Vay şöyle zulüm var, vay böyle zulüm var’ diye yakınmak zannımca boşa. Çünkü sıkıntı onların oralarda zulmetmesi değil, oralara o kafirlerin gitmesine müsaade edilmesi. Müslümanlar olarak onların önüne engeller koyamamamız. Birbirlerini yemelerini sağlayamayışımız.
Bireysel olarak değil. Eğer yaptıklarını insanlık namına yapan bir toplum varsa hor görülmeye, zulüm çekmeye ve her türlü baskıya katlanmaya mecburdurlar. Biz, ümmeti Muhammed olarak yaptıklarımızı İslam adına yapmalıyız. Ve bunu açık açık yapmalıyız. İnsanlık namına Suriye’ye yardım götürmemeliyiz, Müslümanlık namına Suriye’ye yardım götürmeliyiz. Bunu açık açık bu şekilde yapmalıyız. Eğer bu mantıkla ben Suriye’ye gitmezsem ya da yardımı göndermezsem benim aynı işi yapan Kızılhaç’tan ne farkım kalır? Onlar da insanlık için Suriye’ye yardım gönderiyorlar. Benim kafirden farkım olmalı. Görünürde hiç bir farkım yoksa en azından zihniyet farkım olmalı.
Bu gücü kullanamadan da habire Suriye’mize girerler, Irağımıza girerler, Mısır’ımıza girerler. Kimse de aynen şimdi olduğu gibi gıkını çıkarıp ‘NE YAPIYORSUN!?‘ diyemez. Ancak onların girdiği gibi sen de Suriye’ye girersin ve oyunun bir parçası olursun. Engellemeye çalışırsın zulmü ama gücün tam manasıyla yetemezki. Bu düzeni asla yıkamazsın bu şekilde. Seni lazım olduğun zaman kullanırlar, olmadığın zaman da kaldırır atarlar. Çünkü bu oyunda ne kadar güçlü olursan ol kuralları başkası koyuyor. Sen çalışıp didinip uğraşıp oyunun en güçlüsü olsan da senin en güçlü olduğun gün oyunun kurallarını bi değiştirirler, yine en zayıf konumuna düşersin. Hiçbir şey de yapamazsın çünkü onların kurduğu oyunu oynuyorsun, kuralları olar koydu ve canları istediği zaman ‘top benim oynatmıyorum’ derler. Bu onların en tabii hakkı. Hiç bir şey de yapamazsın.
Devlet sistemi hakkında daha çok fazla mesele var ama hepsini anlatıp meseleyi uzatmak istemem. Gerisi daha çok füruat kalıyor. Bilhassa ilk 4 madde yapılmalı. Bunu yapmak için nereden başlamak lazım derseniz, kendinizden başlayın. Türkiye için değil Ümmet-i Muhammed için çalışın, insanlık için değil Allah için iyilik yapın. Önce zihniyetimiz değişsin, devamında bu zihinler zaten birleşirler, İslam devleti o zaman kolay.
Vesselam..
Son Güncelleme: 10 Temmuz 2017 20:51
Bir kerahat vakti serinliği var üstümdeGeleceğim koşuyor önümdeKim bilir neler var önündeSadece düşünüyor şimdiyiAma bilmiyorki…
Erdoğan dün(27 Aralık 2019) yerli elektrikli araba tanıtımımızı yaptı. İlk tasarımla beraber insanlar "Bu arabanın…
Ya şair ya kazanan oluyor insan.Peki şimdi ben şair miyim? Korkuyorum bundan 30 yıl sonra,Bana…
Bazen diyorum ki keşke, Hani denmez ya diyorum,Keşke,Sizin sandığınız o canavar olsaydık.Size sizin hakettiğiniz gibi…
Yine üstüne otlar birikmiş kızım.Yeşil sarı, bazen beyaz.Demedim mi sana kaç kere,Sahip çık üstüne başına…
Tarih boyunca yapılan çoğu uzun soluklu savaşı milletlerin insan gücünden çok devletlerin ekonomik gücü kazanmıştır.…